Hücrelerimizin Bilgeliği - Sağlıklı Sınırlar Koyma Sanatı

Hücrelerimizin Bilgeliği - Sağlıklı Sınırlar Koyma Sanatı

Hayatımız boyunca sevilme ve onaylanma ihtiyacı, çoğu zaman bizi kendimizden ödün vermeye götürür. İncitmemek için susar, kaybetmemek için geri çekiliriz. Oysa sınır koymak; duvar örmek ya da kendini bütünüyle kapatmak değildir. Biyolojimizin en temel düzeyinde bile hücrelerimiz yarı geçirgen zarlarıyla bazı şeyleri içeri alır, bazılarını dışarıda bırakır.
 

İşte sınırlar da böyledir: Tıpkı hücre zarının yaşamı korumak için seçici geçirgen olması gibi, sınırlar da varlığımızın en derinine, hücremizin zarına kadar işlenmiş doğal bir bilgidir. Hücre, hangi molekülün içeri girmesi gerektiğini, hangisinin zararlı olduğunu ayırt eder. Eğer zar tamamen kapalı olsaydı hücre ölürdü; tamamen geçirgen olsaydı yine yaşayamazdı. Yaşam, bu ince denge sayesinde mümkün olur.
 

İlişkilerde de sınırlar böyledir. Ne tamamen kapalı duvarlar örmektir, ne de herkese ve her şeye sınırsızca açılmaktır. Bu öz bilgi, doğuştan içimizde vardır; bize neyin uygun olup olmadığını ayırt eder, yaşam gücümüzü korur. Ancak çoğu zaman sevilme ve onaylanma ihtiyacıyla bu bilgiyi bastırır, duymazdan geliriz. Oysa hücrelerimiz bize sürekli hatırlatır: sağlıklı bir yaşam için seçim yapmak ve sınır koymak zorunludur.
 

Bu kadim bilgiyi hatırlayıp uygulamaya başladığımızda bir sancı yaşayabiliriz. Tıpkı bir detoks sürecinde bedenin fazlalıklardan arınırken baş ağrısı ya da halsizlik üretmesi gibi, ruh da sınır koymaya başladığında suçluluk veya korku üretebilir. Fakat bu sancılar aslında daha derinde gerçekleşen bir arınmanın, içimizde daha saf ve sağlıklı bir düzenin kurulmakta olduğunun işaretleridir.

Hepimiz zaman zaman kendimize sormuş olabiliriz:

 “Sınır koyduğumda insanlar rahatsız oluyor. Bu tepkilerle ve kendi duygularımla nasıl baş edeceğim?”

Sınır koymak, aslında kendimizi, karşımızdakini ve ilişkiyi onurlandırmaktır. Burada en önemli hatırlatma şudur: Sınır ≠ Duvar; yani sınır koymak duvar örmek değildir. Bir duvar ayırır, koparır; sınır ise yarı geçirgen hücre zarı gibi, bağlama göre açılıp kapanır. Bazen yakınlaştırır, bazen mesafeyi korur ama her durumda yaşamı düzenler.

Karşımızdakinin rahatsızlığı çoğu zaman bizim yanlışımız değil, onun alışkanlığının değişime verdiği yanıttır. Onların huzursuzluğu bize ait değildir. Bu farkındalıkla kendi merkezimizde kalabiliriz. Kendimize nazikçe şunu fısıldayabiliriz:

 “Sınırım sevgiden beslenir; reddediş değil, düzenlemedir.”

Şöyle bir soru da aklımıza gelebilir:

 “Anlık konuşmalarda, hele de bana ‘Sen çok değiştin’ dediklerinde sınır koymakta zorlanıyorum.”

Bu cümle aslında büyük bir armağan taşır. Çünkü “değiştin” sözü, görünür olduğumuzun kanıtıdır. İlk zamanlar bu cümle, sanki sevilmeyecekmişiz duygusunu uyandırabilir. Ama bir an durup nefes aldığımızda, sınırın ne olup ne olmadığını hatırladığımızda yanıtımız dönüşebilir:

“Teşekkür ederim değiştiğimi fark ettiğin için. Kendimi dönüştürmek için gayretteyim. Özümle buluşmayı, potansiyelimi gerçekleştirmeyi ciddiyetle ele alıyorum. Senin bunu görmen, yolumda ilerlediğimin işareti.”

Böylece eski korku, yerini şükranla örülmüş bir cevaba bırakır.

Sınır koymak, ne sevgiyi geri çevirmektir ne de bağı koparmak. Tam tersine, bağları sağlıklı bir düzene taşımaktır. Hücre zarımız gibi: canlı, geçirgen, akışkan. Kimi zaman açılır, kimi zaman kapanır ama her daim Öz’e Erim’e hizmet eder.

Sınır koyduğunda rahatsızlık duyarsan bunu yanlışlık sanma. Kendine şefkatle yaklaş ve hatırla: Sınırlarını korumak, ilişkiyi sürdürebilmenin ön koşuludur.


Kendi merkezinden bağ kurmak, başkalarının beklentilerine göre değil, öz değerinden hareketle ilişki kurmaktır. Bu, kalbinde köklenip özünden konuşabilmek, onay almak için değil, içsel sağlamlığınla var olabilmektir. Bedenin ve kalbin dengeli merkezinde kaldığında; ne ödün verir ne de katılaşırsın. Tıpkı hücre zarının akışkan dengesi gibi, hem açık hem de korunaklı olabilirsin.

Niyetin, bu merkezden bağ kurma enerjisini aktive etmekse; sınır koymanın ilişkiyi koruyan gücünü kullan. Böylece seni tüketen eski alışkanlıkları ve sahici olmayan ilişkileri dönüştürebilir; kalp merkezinden doğan, samimi ve doyumu yüksek bağlar için alan açabilirsin.

Diğer Sohbetler

İçsel Kaynaklarımızı Keşfetmek

İçsel Kaynaklarımızı Keşfetmek

İnsan yeryüzünün tüm kaynaklarının toplamından daha fazlasına sahiptir. İnsan, varoluşu itibari ile başlı başına bir öz sermayedir.

O sahip oldu ..Devamı

Mahremiyet: Eve Dönüş Bileti

Mahremiyet: Eve Dönüş Bileti

Mahremiyet sözcüğü Türkçeye "gizlilik" olarak çevrilir, ancak bu kavramın toplumsal kullanımı gerçek anlamını yansıtmamaktad ..Devamı

Ruh, Beden ve Zihin: İnsanın Bütünsel Varoluşu

Ruh, Beden ve Zihin: İnsanın Bütünsel Varoluşu

İnsan varlığı, ruh, beden ve zihin arasındaki karmaşık etkileşimlerle birlikte şekillenir. Ruh, beden ve zihin üçlüsü, insanın bütüncül doğasını a ..Devamı

İtibar ve Saygınlık

İtibar ve Saygınlık

Sevilme rüşvetinden çıkıp itibar ve saygı görmek, olduğun gibi olup çekinmeden kendini ifade ettiğinde, seviliyor muyum sevilmiyor muyum endişesini bıraktığında k ..Devamı