Bir birey olarak taşıdığınız
ebedi bilgelik
içinizde keşfedilmeyi
bekliyor.

"Varoluşsal çelişkileri sonlandırmak
bir yaşam ustalığıdır."

"Varoluşsal çelişkileri sonlandırmak
bir yaşam ustalığıdır."

p_img p_img

FARKINDALIK

Çevrede olup biten ve hayatın beraberinde getirdiği şeylerin bilincinde olabilme, yaşam akışını bozmadan ve zihni bulanıklaştırmadan tüm bunlara bir tanık olarak bakabilme yetisidir.

KONSANTRASYON

Başıboş düşünce ve denetimsiz duygular sonucu binlerce farklı yöne dağılan zihnin odaklanarak sahip olduğu büyük potansiyel gücü geri getirme yetisidir.

MANA

Algılanan her şeyin ardındaki gizli gerçekliği, olayların ve sebeplerin içyüzünü, biçim ve şekillerin ihtiva ettiği derin anlamları işaret ve sembollerle okuyabilme yetisidir.

TAKVA

İçgüdü ve alışkanlıkların getirdiği rastgele seçimlerden korunmak, kendini gerçekleştirmek üzere yaşam yolunu desteklemeyen her türlü deneyimden sakınmak için sınırları belirleyebilme ve özvarlığı koruma altına alabilme yetisidir.

“Hayat boyu karşılaşılan her arıza, gerçekte zamanın bir yerlerine sıkışmış olan rıza yokluğudur.”

— Fatma Meryem Suna

Banner

SATH Bilinç Okulu

Banner

Yaşam başlı başına bir öğretidir. Telafisi olan ve tekrar etmeyen her hata kutsaldır. SATH Bilinç Okulu, insana bilinçli seçimler ve yaşam yolunda ihtiyaç duyulan telafiler için gerekli fırsatları sunar. Onu kendi içindeki güce, zekâya ve yaratıcılığa uyandırır, hiç kimseye, hiçbir şeye bağımlı kılmadan, gerçek içsel özgürlüğe götüren yolda rehberlik eder. Bu sebeple bir insana kişisel gelişimden çok daha fazlasını sunar. Dünyaya olumlu değişimler getirme olasılığına açılan bir kapıdır.

Öğreti

Banner

SATH Bilinç Okulu Öz’e Erim Öğretisi, her insanın doğal hakkı ve potansiyeli olan “Ruhsal Zeka”yı geliştirmeyi hedefler. Ruhsal zeka, en temel ve anlaşılır tanımıyla bir çeşit psikolojik iyi oluştur. Bir insanda hayata bağlılık, dengeli duygu hali, sağlıklı ilişkiler, anlam, çevresel hâkimiyet, öz kabul, doyum ve başarı olarak kendini gösteren bu nitelikler ruhsal zekanın bir ürünüdür. 

Banner

Programlar

Sertifika Programları

Süreklilik arzeden ve devamlılık isteyen Sertifika Programları bir ustanın gözetiminde uzun soluklu, amaç odaklı, disiplin ve planlama içeren eğitimlerdir, Üç farklı aşamadan oluşan bu eğitimlerin her bir aşaması bilginin içselleşmesi ve özümsenmesi bakımından yedi ayrı modüle bölünmüştür. Her aşamada eğitim konu ve özellikleri farklılık gösterir, çalışmalar online ve yüz yüze  olmak üzere çift erişime sahiptir.

Destekleyici Programlar

 Her biri, kendi özel içerik ve yaklaşımlarıyla dönüşüm yaratan, yoğunlaştırılmış inziva programlarıdır. Bireysel gelişim esaslarında en önemli ihtiyaçlara ve en fazla gerekli görülen konulara ağırlık verir; zihinsel ve duygusal sağaltım, somatik onarım sağlar. Öğrenciye derin içgörüler kazandırarak kısa sürede köklü değişimler ve bilinç sıçramaları gerçekleştirir.

Serbest Programlar

Günümüze kadar taşınan geleneksel öğretilerin felsefesi, aydınlanma yolu olarak içerdiği potansiyeli, yol ve yöntemleri öğrenciye aktarılır. Tamamı online olan bu program, kadim yolların birbiriyle olan ortak ilişkilerini, öğretinin ilke ve prensiplerini basit ve sade bir anlatımla ele alır. Coğrafya, kültür ve yöntemlerindeki farklılıklara rağmen aynı evrensel amaca yönelik hizmetleri konu olarak işlenir. Ruhsal zekâ gelişiminde zihinsel bütünlük amaçlanır.

 

Ustalar

Usta; bir sanat öğrenmek, bir zanaat edinmek üzere kendinizi yanında yetiştirmeyi seçtiğiniz kişidir. Bilinçli yaşam bir sanattır ve insan ancak yaşam sanatında ustalaştığında gerçek doyuma ulaşır.

SATH Bilinç Okulu eğitmenleri ruhsal enerjinizi bilinçli bir şekilde kullanmanız, yaşam sanatını edinmeniz ve içinizdeki bilgeliği uyandırmanız için size rehberlik eder.

Banner

Kurumsal Bilgelik

Banner

Bilgelik, görünen durumun ötesine bakmak, olağanüstü faktörleri tanımak ve sıra dışı sonuçları tahmin etmek için deneyimden doğan sezgisel yeteneği kullanmayı gerektirir: Kurumsal bilgelikle hedeflenen budur. Kurumsal bilgelik, optimizasyon ve iş zekâsını geliştirmenin yanı sıra optimal ve bilge kararlara ulaşmada karar vericilere yardımcı olmak için yollar sağlayan bir yönetim kavramıdır.

 

İçsel yolculuğunuzda size rehberlik ediyoruz.

Atölye ve İnzivalar

Erkdişil Sanatı-Kundalini Bilgeliği

  • Erkdişil sanatı Kadim Tantra yolu üzerinden insana kendi içindeki dişil ve eril enerjileri yücelterek aydınlanma fırsatı sunar. Evrensel enerjinin cinsel yönü ve doğası hakkında bilinçlendirerek, cinsiyet ve cinselliğe dair tüm kavramların insan zihninde sağlıklı bir şekilde yeniden yapılandırılmasını ve bu yolla insanın aydınlanmasını sağlar.

    Aydınlanmış bir varlık, kendi içinde tam ve bütün olan, her anlamda doyumlu bir hayat yaşayan, sonsuz potansiyel ve olasılıklar alanına doğru genişleyen, doğal yasalarla uyumlu ve herkesle birlik içinde hareket eden kişidir.

    Erkdişil, muhteşem ve etki alanı geniş bir yoldur. Çünkü insanoğluna duyular, duygular, cinsellik ve insanoğlunun dahil olduğu her şey üzerinden bir aydınlanma yolu sunar. Aydınlanmanın formülü ise, dişil ve eril enerji ile donatılmış olan insanın yine bu enerjileri kullanarak ruhsal potansiyeline erişmesidir. Bu erişim insanın zihninde erkeğin kadına, kadının da erkeğe baskın olmadığı bir dünya yaratır.  Doğa tarafından sunulan kusursuz dengeyi keşfettikleri, el ele, birlikte mükemmel bir uyum içinde oldukları yeni yaşam deneyimini kapsayan bu dünya gerçekte yeryüzündeki cennetin kendisidir.

    Erkdişil, insanı yaradılış tasarımının tamamı üzerinden ele alır. Onun cinsel ve tinsel doğasını birbirine nakış gibi işleyerek kendi varoluşuna tam ve eksiksiz bir kabul vermesini sağlar.

    Varlığındaki kusursuzluğu arayan her insan, değersizlik ve yetersizlik algısı oluşturan komplekslerinden arınmak zorundadır. Erkdişil doğa, insandaki ruhsal erdem ve faziletlerle donatılmış ve bu sayede yücelmiş eril ve dişilin uyum ve ahenk ile bir aradalığıdır.

    Bu şekilde gelişmek için içimizdeki ilahi zeka kıvılcımını uyandıracak ve bu kıvılcımı iç benliğin sonsuzluk deneyimine yönlendirecek bir destek kuvvete ihtiyaç duyarız.  Bu destek kuvvetin adı Kundalini’dir. Bu enerji evrende yayılır, varlığı yaratır ve ona nüfuz eder. Bir insanın içindeki Kundalini, omurganın dibinde gizlenir ve parlamasını bekler. Fiziksel ve zihinsel aktivitelerimiz için bu enerjinin sadece küçük bir yüzdesini kullanıyoruz, gerisi içimizin derinliklerinde gizli, bilinçsiz ve hareketsiz olarak uyandırılacağı zamanı beklemektedir.

Yaşam Çarkı Aile Dizim Terapisi

  • Aile sistemi  dizimi, Bert Hellinger tarafından geliştirilen bir terapi yaklaşımıdır. Bu yaklaşım, bir ailenin sistem dinamiklerini incelemeye odaklanır ve ailenin sağlıklı işleyişini ve düzenini geliştirme amacını taşır.

    Hellinger'in aile sistemi dizimi, aileyi bir bütün olarak ele alır ve bireylerin nasıl bir arada uyumlu bir şekilde yaşayabileceklerini keşfetmelerine yardımcı olur. Bireyin bilinçaltı seviyede kendine bile saklı duyu, duygu, inanç ve davranış kalıplarının yüzeye projekte edilmesi ve bir tiyatro sahnesi gibi alana yansıtılarak, geniş bir gözlemleme alanı elde etme dinamiğine dayanmaktadır.  Bu yönü ile psikolojide kullanılan psiko-drama yöntemiyle örtüşür.

    Aile konstellasyonunda (ilgili şeylerin birbirlerine göre konumu), bir kişinin problemi diğer aile üyelerinin problemleriyle birlikte ele alınır ve ailenin geçmişinden gelen etkileri de göz önünde bulundurulur.

    Aile dizimi ayrıca karmik faydalarda sağlar. Karmik süreç demek, geçmiş düzleminden gelen enerjilerin ailedeki ilişkilere yansımasıdır. Aile sistemi içinde mevcut olan dengesizlikler, geçmişte yaşanan travma veya acıların temsili olabilir. Aile dizimi çalışmaları sayesinde, bu geçmişten gelen enerjilere, kendini tekrar döngüsel tecrübelere farkındalık gelişir ve onları dengelemeye yönelik çalışmalar yapılır. Böylece Atasal düzlemde bir anlayış ve kabul açığa çıkararak, sistemin enerjisel akışkanlığı tekrar kurulabilir. Aile dizimi çalışmaları, aile sistemine ait sosyokültürel kalıpların ve normların farkındalığını artırır. Toplumsal değerler, inançlar ve gelenekler, aile dizimleri sırasında gözlemlenebilir ve analiz edilebilir. Bu sayede aile üyeleri, toplumun etkisi altında oldukları inanç kalıpları ve beklentiler konusunda daha bilinçli hale gelebilirler.

    Bireysel faydaları ise, kişinin içsel gelişimine katkıda bulunmaktır. Aile dizimi çalışmaları, bireylerin kendileriyle olan ilişkilerini ve iç dünyalarını keşfetmelerine yardımcı olur. Bilinçaltı farkındalığı ile kişisel dönüşüm, kendi sınır ve ihtiyaçların keşfi, tekrar eden döngüsel çıkmazlarının çözülmesi, onarım, sağaltım yolu ile özgürleşme, kendilerine saygı ve sevgi bağını kurabilme, içsel uyum ve ahengi sağlamak gibi faydalar elde edebilirler.

    Aile sistemi dizimi, kısaca bireysel ve aile içi düzlemde, aile üyelerinin hem bireysel hem bütünsel hayatlarında daha fazla denge, huzur ve sağlıklı bağlanma potansiyeli sunar.

Ses: Dengenin Senfonisi       

  • Günümüz fizik biliminde maddeye dair bir tanım ortaya koyduğumuzda, maddeyi oluşturan atomlarından bahsediyor oluruz. Atomlar da sürekli hareket halinde olan elektronlardan oluşur. Bu hareket hali de titreşimlere yol açar. Sonuçta atom içeren her şeyin bir titreşimi vardır. Birim zamandaki titreşim sayısı ya da sıklığına frekans adı verilir. Birimi HERTZ (Hz) dir. Bir Hertz: Bir olayın saniyede bir tekrarlandığı anlamına gelir. Rezonans: Maddenin hareket ile birlikte sahip olduğu titreşim frekansıdır.

    Biz duyalım ya da duymayalım her maddenin kendine ait bir titreşimi yani sesi vardır. İnsan kulağı 20- 20 000 Hz arasındaki sesleri duyar. Bu sınırın altındaki seslere İnfrasonik, üstündeki seslere de Ultrasonik sesler denir. Konuşma sesi aralığı 500-2000 Hz aralığında değişir.

    Beyin beş duyu ile algılanan elektriksel sinyalleri alır, işler, yorumlar, organize eder ve kavramsallaştırır. Zihin beş duyunun verilerini alıp yorumlayan bir enstrüman olup aynı zamanda insanın Dünya ile kurduğu ilişkiyi anlam olarak ifade eden bir araçtır. Yorumlayıcı araç olan zihin için en soyut boyut SES tir. Örneğin görsellikte daha somut bir form ya da biçim vardır. Sesin bir biçimi yoktur. Ses ruhu şekillerin ötesine geçirebilendir.

    Ses, canlıların işitme organları tarafından algılanabilen periyodik basınç değişimleridir. Sesin kaynağı olan titreşen cisim yakınındaki hava moleküllerini titreştirerek bu hava moleküllerinin her yöne dağılmasına yol açar. Eğer ses algılayabileceğimiz frekansta ise ve yeterince güçlüyse havadaki basınç farklılıkları, atomların birbirlerini titreştirmesiyle kulağa ulaşır. Kulak zarının en yakınındaki molekülleri titreştirir ve bu titreşimler sinirler yoluyla beyine iletilir. Böylece sesi algılamış ve duymuş oluruz.

    Sesi bedenimizde  nasıl yaratırız? Solunum ile aldığımız havayı verirken ses tellerinin birbirine vuruş ritmi ve çıkan nefes basıncının kontrolüyle ve aynı zamanda bedenin kendi içerisindeki organlar arası hava boşluklarına (karın boşluğu, göğüs boşluğu ve kafa içi boşluğu) titreşimleri yönlendirip yöneterek sesi oluştururuz. İçerdeki ve dışarıdaki bu basınç farklılıklarının algılayan kulak verileri beyine gönderir. Bu benzersiz prosesi anladığımızda sesi kullanarak insan bedeninde fiziksel, duygusal, düşünsel boyutta sağlığımızı, dengemizi koruyabileceğimizi ve varoluşsal katmanlarda keşifler yapıp dönüşümler yaratabileceğimizi anlarız.

    İnsan bedenin de iç ve dış etkiler karşısında organ ve sistemlerin çalışmasını sağlayan ve düzenleyen otonom sinir sistemi  sempatik ve parasempatik olmak üzere iki çeşittir. Sempatik sinir sistemi yaşamsal bir tehdit oluştuğunda kaç ya da savaş komutunu veren sistemdir. Parasempatik sinir sistemi tehdit ortadan kalktıktan sonra yenilenmenin, dinlenmenin, bağışıklık sisteminin hasar olan yerde onarıma geçmesini yönlendiren sistemdir. Bu sistemdeki en önemli sinir Vagus siniridir. Vagus kafatasından çıkar ve ilk indiği yer ses tellerinin olduğu larinks ve farenks bölgesidir. Aynı zamanda Kalp, Akciğerler ve tüm karın içi organlarını da saran vücudumuzun en uzun siniridir. Buradan gelen sinyaller beyin tarafından değerlendirilip sonrasında gerekli organ cevabı oluşturulur. Ses, diafragma nefesi ve ritim ile vagus sinirini etkileyebilir, parasempatik sinir sistemini aktifleştirebiliriz.

    Japon bilim insanı Masaru Emoto belli sesler, sözler ve ritimlerin tekrarlandığında suyun kristal yapısında nasıl değişimler yarattığını deneyleriyle kanıtlamıştır. Şefkat, sevgi, bilgelik sözcükleri ve ruha iyi gelen müzikler suyun kristal yapısında tıpkı kar taneleri gibi düzenli ve güzel kristaller oluşturabilirken bunun karşıtı sözcük ve müziklerin oluşturduğu kristallerin oldukça dağınık, birbirinden kopuk ve düzensiz olduğunu çalışmalarında göstermiştir.

    Her güçlü, saklanmış ses titreşimlerinin onu duymuş, içsel olarak sezmiş, radyo frekansları gibi evrenden frekansını yakalamış bir keşfedeni vardır. Ses ritim ile gelir, zihin dalgaları da bir ritimdir. Sanskrit dilinde Mantra yani tekrarlı sözlerin tüm kadim bilgilerdeki duaların, zikirlerin, esma ül hüsnaların ritimleri zihin dalga ritimlerinde bir farklılık ortaya çıkartır. Gün içinde verimliliğin anahtarı olan Beta beyin dalgaları (14-30 Hz) sürekli tekrarlanırsa anksiyete ve stresi körükler.  Mantra, dua, zikir ve müzik aletleriyle yapılan farkındalıklı çalışmalar beyin dalgalarını Alfa (8-13.9 Hz) ve Teta (4-7.9 Hz) dediğimiz gevşeme, derin meditasyon, yoğun öğrenme ve yaratıcılığın en yüksek olduğu bu frekanslara getirir. Dünyada rüzgâr, ışık, ısı ve evrene ait kozmik kuvvetler, gezegenler arasında olan elektromanyetik kuvvetler gibi bizim dışımızda olan kuvvetler vardır. Her bir dua, mantra, zikir kelime ve cümleleri sesi, ritim yani ses kapsülüyle muhafaza edilmiş, sırlı, korunmuş tohum titreşimler kozmik kuvvetlere referanstır. Soyut olan kozmik kuvvetler, somut olan ses ile mevcudiyete gelir. Tekrarlı ses ve sözün ifadesi ile bir güç oluşturur. Odak ve farkındalığı yönlendirerek bilinç katmanlarından, daha bilinçaltı katmanlara, hafızaya eylem ve düşüncelerimize çok daha derin bir farkındalık kazanırız.

    Ses bilinç ile birleştiğinde tüm gerçekliği değiştirebilme gücüne sahiptir. İçsel öğretilerin yolunu izleyenler için ses ve müzik, manevi gelişimin en özsel olanıdır. Hakikati bulmaya çalışanlar, ruhun biçimden bağımsız doğasını ancak biçimden bağımsız olan ses ve müzik ile anlayabilirler.

Bilge Bedende Bilgece Yaşamak

  • Somatik terapiler, beden ve zihin arasındaki etkileşimi inceleyen bir yaklaşımı temsil eder. Somatik kelimesi Yunanca "soma"dan gelir ve bedeni temsil eder. Bu terapiler, bireylerin bedensel deneyimlerini, duygusal refahlarını ve zihinsel sağlıklarını iyileştirmek amacıyla kullanılır. Bu yaklaşım, birçok duygusal ve psikolojik rahatsızlıkla başa çıkmak, stresi azaltmak, travma sonrası etkileri ele almak, özsaygıyı artırmak ve genel yaşam kalitesini yükseltmek için etkili bir araç olarak kabul edilir.

    Somatik terapiler, bireylerin bedenin içsel dilini anlamalarına, bedensel duyumları fark etmelerine, stres ve travmanın fizyolojik etkilerini çözmelerine yardımcı olur. Bu terapiler, kişinin kendi bedeniyle daha sağlam bir bağ kurmasına olanak tanır ve bedenin kendi iyileşme kapasitesini nasıl kullanacağını anlamasına yardımcı olur.

    Beden, dünyayla ilişkilendiğimiz, fark edebildiğimiz, duyumsayabildiğimiz ve onunla öğrenebildiğimiz bizi dünya gezegeninde var eden en önemli yapıdır.

    Ancak yaşam yolculuğumuzda bedenimizle nasıl bir ilişki kurduğumuza dair kendimize çok önemli sorular sormamız gerekir. Örneğin;

    Bedenimizle gerçek bir ilişki kurmadan, mükemmel yaratımın doğal bir yansıması olarak kendimizi ifade edebilir miyiz? Veya hızla iyileşebilir miyiz? Bedenin sunduğu potansiyeli ve yepyeni yolları fark edebilir miyiz? Beden neresidir? Yalnızca dışardan gözle görebildiğim mi bedenseldir? Sadece dışardan baktığımız bir binaya yuva diyebilir miyiz?

    Bedenin sadece dışsal bir varlık olmadığını, içsel ve duygusal bir tapınak, mabed olduğunu anlamamız elzemdir.  İçinde yerleştiğimiz, her köşesini bildiğimiz, zaman zaman düzenlediğimiz, temizlediğimiz, kendimize ait rahatlama köşelerimizin olduğu, yeniden şarj olduğumuz, sığınak ve güvenilir alanımızdır yuvamız.

    “Bedenimiz yuvamız olmalıdır. “

    Çoğumuzun aslında beden algısına tam olarak erişimi yok; bedene karşı farkındalığımız, konsatrasyonumuz, ilgimiz uykuda, çoğunlukla zihnimizde, düşüncelerimizde, planlarımızda yaşıyor, tasarlıyor ve karar veriyoruz. Bol bol düşünüyor fakat bedenimizi ve içsel duyumlarımızı ihmal ediyoruz. Propriyosepsiyon (özduyum); beynin ve bedenin farklı parçalarının birbirine ve ortama kıyasla nerede konumlandığını ve nasıl hareket ettiğini bilmesini duyumunu yavaş yavaş kurumaya bırakıyoruz. İçimizi algılamamızı sağlayan duyularımız etkisini kaybediyor. Bu da bizim bedenle var olabildiğimiz bu dünyaya karşı ait hissetmemize, kopmamıza ve en önemlisi içsel bilgelikten mahrum kalmamıza neden oluyor.

    Gerçek özgürlüğün, bedenimizin içindeki içsel dünyamızı keşfettiğimizde başladığını anlamamız gerekiyor.  Duyularımızı uyandırıp, içsel dünyamızı düşünerek değil deneyimleyerek derinlemesine algıladıkça, bedenimizin bize sunduğu zenginlikleri keşfetmeye başlarız. Bu keşif, kendimizi daha iyi anlamamıza, kendimize daha fazla değer vermeye ve içsel gücümüzü bulmamıza olanak tanır.

    İç alanımızı, hacmimizi, genişliğimizi algıladıkça, bedenimize yerleşmeye başladıkça, içerdeki hücrelerin ilişkilenmesini, bir arada kusursuz hareketini, takım çalışmasını tanıdıkça, kendiliğinden gelen doğal sağlığı ve içsel gücü, öz sevgi ve öz şefkati deneyimleyebiliyoruz.

    Düşünce kalıplarımızı dönüştürmek için çoğunlukla zihnimizi bedenimizin desteğinden mahrum bırakabiliyoruz.  Aslında beden, kendimizi gerçekleştirme, kaliteli bir yaşam sürme yolunda bize güç, kabul ve güveni sağlıyor.

    Bir yaşam aracı olarak taşıdığımız bedenin "gerçekten yaşadım" diyebilmesinin yolu, bedenimizi derinlemesine keşfetmek ve içsel dünyamızı tanımaktan geçiyor.

    Bu, bedenin diliyle iletişim kurmayı ve onu dinlemeyi içeriyor.

    Bunu yapmanın en kolay yollarından biri bedenimizi ağır, büyük sporlara veya hareketlere sokmak değil. Basitçe bedene farkındalık ve konsantrasyon getirmek.

    Belki yumuşak bir müzik eşliğinde kendimize nazik ve hoş gelen bir aktivite bulup o “ana” yani o anda bunu deneyimleyen bedenine odaklanmak. Ne yapıyor? Ne oluyor?

    Varoluş gibi hareket de oldukça sade. Bu aktivite, bulaşık yıkamak, temizlik yapmak, dans etmek, yürümek, yoga yapmak, pazara gitmek gibi herhangi bir şey olabilir.

    Önemli olan bedenimize, dokularımıza, iç katmanlarımıza bilinçli farkındalık getirebileceğimiz bir hareket alanı açmak.

    Hayatta dinlenme ve şarj araları durarak değil, bedeni ihtiyacı olan hareket molalarına çıkararak olur. 5 dakikalık bu bilinçli mola öncesi ve sonrası kendinizdeki farka hemen şahit olacaksınız.

    Sonuç olarak, yaşamın her anında ve her yerinde yanımızda olan dostumuz bedenimiz. Onu daha iyi tanımak, anlamak ve keşfetmek, daha doyumlu bir yaşam sürmemizi sağlar. Bedenimizle sağlıklı bir ilişki kurmak, içsel gücümüzü keşfetmek ve gerçek özgürlüğümüzü yaşamak için adım atmak anlamına gelir. Bu adım gerçek anlamda bir adımdır.  Biz hareket edip bilinçli adımlar atmaya başladığımızda, içsel dünyamızın zenginliklerini keşfetmek ve kendimize daha derinlemesine bakmak için yolumuzu buluruz.

Kainatın Aynasında İnsan

  • Atomlardan galaksilere kadar tesadüfe yer verilmeyen kâinatta insanın yeri varoluştan beri süregelen en önemli sorulardan birisidir.

    Bu evrende yaşanan olaylara, açığa çıkan kanunlara, belirli bir düzen içinde işleyen yasalara, birbiriyle senkronize çalışan tüm kurallara isim veren, tanıyan ve tanımlayan insan, gerçekte nasıl ve ne tür bir yolculukta olduğunu öğrenme ihtiyacı sayesinde Kuantum Evreni’ne giriş yapmıştır.  Keşfedilmiş en çarpıcı bilimsel yanıtlarla birlikte kendi içinde bildiği ama henüz tanışmadığı gerçekle buluşması mümkündür.

    İçinde yaşadığ ımız gezegende insan dışındaki tüm canlılar doğal bir oluş içindedirler. Genetik yapıları ve kendi içsel doğaları ile uyumlu oldukları gibi dışsal doğanın tüm şartları, yasa ve koşullarına da aynı derecede uyumludurlar. İnsanı onlardan ayıran en önemli özellik düşüncedir ve bunun sonucunda “insan merkezli evren” anlayışı ortaya çıkmıştır.

    Tanımlayan, isimlendiren, parçalayan, bölen ve sonra birleştiren insan zihninin merkezine kendisini aldığı bir evrende makrodan mikroya yaradılışı anlamak, gerçekte insanın kendi doğasını anlama çabasından başka bir şey değildir.

    Mikro dünyadaki atomları ve atom-altı parçacıkların davranışlarını açıklamayı amaçlayan “Kuantum Fizik Kuramı” insana yepyeni bir paradigma, daha geniş bir evrensel görüş sunmaktadır. İnsanın kendi zihinsel sınırlarının ötesinde daha büyük vizyonlara taşınmasını sağlayan bu atölyenin konusunu oluşturan da bu kuantum bakıştır.

    Hem içeriden hem dışarıdan, parçadan bütüne varoluşu anlamak kendini anlamaktır. Anlayışın sınırları ile karşılaşmanın ve bilinmeyene teslim olmanın kazanımı ise en büyük aydınlanmadır.

    Kuantum kuramı sizlere yepyeni bir paradigma, daha geniş bir evrensel görüş sunarak, insanın kendi zihinsel sınırlarının ötesinde daha büyük vizyonlara taşınmasını sağlar.

    Parça ve bütün arasında kurulan bilimsel ilişki sonucu düşünme ve tasavvur yolu ile aydınlanma fırsatı sunar.

Görsel Yeti Becerileri           

  • İçinde yaşadığımız dünyada şeyleri algılamamızı sağlayan duyularımız, yaşamsal bilgi edinmede de bize yol göstericidir. Öğrendiklerimizin %80’ini, cisimlere ait renk, şekil ve miktarlarını algıladığımız görme duyumuzla ediniriz.

    Görme eylemi nesnenin üzerinden yansıyan ışığın göz merceğinden geçip, milyonlarca sinir lifinden oluşan optik sinir aracılığıyla görme merkezimize iletilmesi sayesinde oluşur. Algıladığımız sadece ışıktır. Bu ışığın yaydığı frekanslar sonucu gördüğümüzün ne olduğuna ise görsel kortekste karar verilir. Burası gözler tarafından elektrik sinyallerine dönüştürülen ışığın, optik sinir kablolarıyla aktarıldığı bir ekran odası gibidir.  Yani bir şey gördüğümüzde onun ne olduğuna karar veren görsel kortekstir. İmge burada oluşur. Biz dış dünyayı görüyoruz zannederiz ama tüm görme içeride gerçekleşir. Enerji burada görsel nesnelere dönüşür. Enerji akışı içinde algılamak; görmek demektir. Eşyanın hakikatine ait imaj ve fikirler burada kayıtlı enformasyon sayesinde oluşur. Görsel tecrübelerimizin saklandığı bir hafızadır ve nesneler, yerler ya da canlılara dair bilgi zihinsel bir görüntü olarak bu bellekte saklıdır. İnsan belleğini oluşturan birbirine bağlı bilişsel bir sistemin parçasıdır.

    İnsan belleği, somut nesneleri, soyut kavramlara oranla daha kolay akılda tutar. Bu nedenle bilginin çeşitli şekillerde imgeleştirilmesi daha anlaşılır, güvenli bir gerçeklik algısı yaratır. Zihni gereksiz yere yormaz. Tanımlanmış olan güvenli hissettirir. 

    Kişinin görsel yetilerini geliştirmesi, deneyimlere anlam vermeye, bilgiyi anlamaya, çevre ile iletişimine ve kendini yapılandırmasına doğal akışta katkıda bulunur. Evrenin işleyişini yöneten doğal prensipleri anlamayı, onlarla uyum içinde olmayı ve yaratıcı şekilde kullanmayı sağlar. Fiziksel, duygusal, zihinsel ya da ruhsal düzeyde herhangi bir şeyi gerçekleştirmemiz için bize vizyon sanatının kapılarını açar. 

    Görsel yeti üzerine beceriler, kadim maneviyat öğretileri ve yeni jenerasyon spiritüel akımların pek çoğunun ortak yöntemlerinden vizüalizasyon/ yaratıcı imgeleme üzerindeki hakimiyetimizi tanımlar. Görselleştirerek dokunamayacak dahi olsak, imgelediğimiz, imajine ettiğimiz şeyi ulaşabileceğimiz bir alana getirmiş, var etmiş oluruz. Bu bir çeşit canlandırma halidir. İmajinasyon, Fransızca kökenli imaj ve maji kelimelerinin birleşmesinden oluşur. İmaj; imge, yani bir nesnenin bilince yansıyan sureti, maji ise sihir sözcüğünden alıntıdır. Görme organı gözün yardımı olmadan; zihinsel görme, iç görü ya da algılama yoluyla, çeşitli tesirlerin kişinin bilincindeki imajlara bürünerek algı alanında görüntü oluşturmasının söz konusu olduğu öznel bir olgudur. Bir çeşit sihir gibidir.

    Görme, tıpkı kaslarımız gibi geliştirilebilen bir özelliktir. Görüşümüz üzerinde geliştireceğimiz kontrol gündelik yaşamda herhangi bir durum üzerinde kurduğumuz kontrolden farklı değildir. Günlük yaşamda bilinçli bir şekilde farkında olmadan sürekli gerçekleştirdiğimiz bir olgudur. Yemek yaparken, duş alırken, alışverişe giderken, üzerimize giyeceklerimizi seçerken hatta araç kullanırken bile farkında olmaksızın gerçekleşmektedir. Sanatla uğraşan bireylerin çalışma süreçlerine baktığımızda, bunu daha net anlayabiliriz.  Sanatçı, önce duyularla algıladıklarını anlamlandırır ve algıladıklarını zihin süzgecinden geçirir. Deneyimlediklerini bu süreci sadeleştirerek, analiz ve sentez yoluyla soyutlar ve sonunda bir anlam bütünlüğüne varır. Vardığı yerin sonucunda ortaya bir yaratım çıkmıştır. Sanat eseri dediğimiz bu yaratım önce içerde gerçekleşmiş, neticesini ise dışarıda görebilmekteyizdir. Bu bir sonuçtur. Herhangi bir projenin üretim süreci de aynı şekilde işler. Yaptığımız bir yemekten, ördüğümüz kazağa kadar önce onu zihnimizde canlandırır ardından hayata giydiririz. Düşündüklerimiz, inandıklarımız, arzularımız, isteklerimiz, amacımız, ve niyetimiz tüm bu süreci etkiler.

    Görselleştirme/ Vizüalizasyon, kurduğumuz resmin genel durumu üzerinde kesin hakimiyet sağlamak demektir. Denetimli bir farkındalık eylemidir. Sadece bu farkındalığı şekillendirerek enerji bedene ulaşabilir, onun sayesinde yaşamlarımızın yönünü ve sonuçlarını, yaşam mücadelesinin farkındalığını anlamlandırıp, ihtiyaçlarımız doğrultusunda şekillendirebiliriz. İçinde yaşadığımız dünyayı algılama biçimimize bir düzen getirebilir, zihindeki karışık ve kalabalık bilgiden, yaşamda karşılık bulan anlamlı ve sade resme ulaşabiliriz.

    Görmek, varoluşa şahitlik etmektir. 

Zümrüd-i Anka - Tekamül Pusulası

  • Simurg efsanesini anlatan eserde adı geçen kuşlar varoluşa ve yaşama dair tüm soruların yanıtını bilen, sınırsız bir zeka, muhteşem bir kudret ve kapsayıcı bir sevgiye sahip olan Zümrüd-i Anka kuşunu bulmak üzere Kaf Dağına doğru yola çıkarlar. Amaçladıkları hedefe varabilmek için yol boyunca yedi vadiden geçmek zorundadırlar.
    Kuşların bu yol hikayesi insanoğlunun hasretini çektiği gerçek varlığına doğru uzanan manevi yolculuğunu ve geçtiği evrim sürecini anlatır. Burada aşılması gereken yedi vadi manevi yola girmiş bir yolcunun geçtiği yedi farklı bilinç evresini temsil eder.

    Tüm canlıların biyolojik evrimi gibi bilinç de evrilerek nihai olgunluğuna doğru akan  bir sürece tabidir. Bilinç canlıdır, yaşar ve kendi içinde boyutları vardır, her bir boyut bir diğerini kapsar. Tüm deneyim ve bu yolla elde edilen bilgiler bilincin hafızalarında saklıdır. Zümrüdü Anka Klasiğinde bilincin dönüşüm ve potansiyele evrimi  hem zorlukların tanınması hem de bunları aşacak motivasyona sahip olunması açısından gerçekçi olarak ele alınır.

    İnsan hem nihai amacı olan hakikati müşahedeye erişmek ister hem de kendisini cezbeden ve meşgul eden sebeplere tutunur, kendisine verilen ömür sermayesini tasarruflu değerlendiremediği için geçmekte olduğu vadilerden birinde kendisini bekleyen zirveye ulaşamadan kaybolur. İnsan, varlık aleminde gerçek benliğini arayan kaybolmuş bir canlıdır, sahip olduğu zihin evreni tüm bu vadilerin hepsini içinde barındıran engin okyanus gibidir. Bulanık ve fırtınalı olduğu sürece bu okyanusu geçmek kolay değildir, saf berrak, duru bir zihin haline ulaşmak bilincin ölümsüzlüğünü ve  gerçek doğasını görmek demektir.

    Her birimiz içimizde bir Zümrütlü Anka kuşu taşımaktayız, dönüşüm varlığımızın temel doğası olduğundan ona direnç göstermediğimizde çok daha kolay tekamül ederiz. İnsan kendisi için tasarlanan potansiyel hüviyetini ve bunun doruk deneyimini er ya da geç mutlaka yaşayacaktır, insan için kendindeki bu gerçeğin idraki ve ona olan şehadeti bir ayrıcalıktır. Yaratılmış olmak suretiyle varlık sahasında açığa çıkan her şey dönüşerek var olmaya devam eder ancak hangi varlık seviyesinde ve koşullarında bulunduğu tamamen insanın seçimleriyle ilgilidir.

Online Buluşmalar

Sufizm: İçe Doğan Güneş

  • İnsan özünde en güzel şekilde yaratılmıştır. Fakat zaafları da vardır. İnsan ulvi ile sufli alemin birleşiminden ortaya çıkmış, bu iki aleme olan eşit derece aidiyeti sebebi ile kimlik karmaşasına girerek birine meyletmek suretiyle diğerine yabancılaşmıştır.

    İnsanın kendi hakkında şuur sahibi olması ve nefsini(bilincini) her bir özellikte eğiterek en yüksek makama taşıması hayat amacı olmalıdır.

    Tasavvuf, nefis ve benlik terbiyesinin nasıl olması gerektiğini göstermek üzere eğitim ve metotlar sunan manevi bir disiplin, ruhsal sistemdir. Yaşadığımız hayatı anlamlandırma, yorumlama ve hakikate varma yolunda rehberlik eder.

    İslam dininin ve diğer semavi dinlerin manevi yorumu olarak ifade edebileceğimiz Sufizm, din ile birlikte doğmuş ama şekillenmesi zaman almıştır. Diğer din bilimleri gibi müstakil bir disiplin haline gelmiştir.

    Tasavvuf her şeyden önce “ben” olma iddiasından, kişisel menfaat ve menfi çıkarlarımızdan arınmayı öğreten bir içsel yolculuktur. Nefsi denetim altına almadan da bunu hayata geçirmek mümkün değildir. Bütün bu çabaların ve sabrın temelinde güçlü bir inanç ve ilahi bir aşk vardır. Bir “hal işi” olduğundan tanıma tarife sığmaz ama tasavvufu en iyi anlatan iki kelime safa ve vefadır. Safa, içinde hiçbir bulanıklık olmayan, arı ve duru olan demektir.

    Vefa ise bağlılık, sadakat demektir.

    Safa berraklık, vefa da o berraklığa ulaşmak üzere verilmiş bir sözdür.

    Verilmiş söz, kendimizi gerçekleştirmek, kemalat seviyesine ulaşmak hem kendimizi hem de bu varlık aleminde kurduğumuz ilişkileri en yüksek olgunluk derecesinden seyreylemektir.

    Tasavvuf bu sözü yerine getirmek üzere doğmuştur.

Yoga: Bütüncül Yaşam Klasiği

  • Kadim Yoga Öğretisi zihnin dolaylı ve dolaysız ehlileştirilmesi yoluyla bedeni ruhun zekasına uyumlama ve hizalama sanatıdır.
    Konsantrasyon, meditasyon, gözlem, beden pratikleri, yaşam gücünü arttıran Pranayama metodları ile bezenmiş zengin içeriği sayesinde, farkındalık, onarım, sağaltım, bütünsel sağlık ve yüksek bakış açısı kazandırır.
    Felsefesi gereği, kişinin tekrar eden döngülerini, varlığında saklı gölgelerini arketipler üzerinden örnekler. Eylemlerinin meyvelerinin acı veya tatlı tekrar kendisine döndüğü karma bilincini uyandırarak yüksek bir şuur ve dikkati açığa çıkartır.
    Bedenin sağlığının ruhsal, duyusal, duygusal ve zihinsel beden seviyelerini de kapsayan bütünlüklü bir olgu olduğunu, zihnin net ve berrak doğasına kavuşmanın özgünlüğü açığa çıkardığını, ruhun öz potansiyelinin tüm bunların hizalanmasıyla mümkün oluğunu gösterir.
    Madde ve manayı bir araya getirip çift yönlü mevcudiyeti sağlayarak, bilincin dikey doğası ile yaşamın yatay sahnesinde varlık gösteren insanı, ruhun bilgeliğine, nihai mutluluk olan samadhi deneyimine yani aydınlanma haline taşımayı hedefler.

Şamanik Bakış Sanatı

  • Kadim Şaman mirası, tüm pratikleri ile dünyamız hakkındaki temel gerçekleri öğrenmenin bir yolunu sunar. Bir inanç sistemi değil, hakikat bilgisine giden yollardan biridir. Evrenin düzen ve prensiplerini görmemizi sağlayan formüllerle doludur.

    Şamanik öğretiye göre evren kendi doğal yasalarına göre işler. Bizim de tabi olduğumuz bu yasaları bilmek varoluş sebebimizi anlamamızı sağlar.

    Şamanizm’e göre her şey enerjidir.  Beden, duygular, zihin ve ruh enerjinin farklı form ve seviyeleridir. Evrende tüm bunlar parçalara ayrılmış ve dört bir yana savrulmuştur. Şamanizmin ana amacı bu parçaları birleştirmek, kayıp ruh parçalarını toparlayıp bütüne erişmektir.

    Şamana göre gerçek hayat iç hayattır. Olaylar dışarda gerçekleşir gibi gözükse de biz onları içimizde yaratıp, dışarda deneyimlemekteyizdir. Düşünce eylemden, imajinasyon gerçeklikten önce gelir. Rüya, tezahür eden deneyim haline gelir ve bu gerçeklik yani nihai gerçeklik zamansızdır. Doğrusal zaman, başı ve sonu olan varoluş, zihne ait bir yanılsamadır. Zaman içinde her şey devamlı değişir. Değişim süreklidir. Şaman, zamana bağlı olan dünyadaki enerjiyi dönüştürmek ve böylece gerçekliği etkilemek için, zamansız dünyaya temas ederek değişim yaratabilen kişidir. Hayatın amacı hedefe varmak değil yolculuktur. Bu yolculuk varoluşu keşif sürecidir ve insanlar öncü araştırmacılardır. 

    Şaman bir vizyonerdir. Düşüncelerini ve onların doğurduğu niyetlerin dünya gerçekliğinde hayata geçen her deneyimde etkisi olduğunu bilir. Dünyayı hayallerimizde nasıl resmettiğimiz çok önemlidir. Şamanik yaklaşım kişiye kendi hayatını tahayyül etmeyi öğretir.

Kadim Tantra Bilgeliği

  • Tantra öğretisi ‘her şey kutsaldır’ der. Her zerre ilahi ve kusursuz olanın bir parçasıdır. Bu bakış açısıyla beden kutsal bir mabettir. Çift yönlü eril ve dişil enerji potansiyelini içerir. İçinde uyuyan kutsal kozmik kıvılcımı misafir eder. Burada ikilik görmez.
    Derin ve güçlü teknikler, yöntemler ile dikkati içeride, uykuda olan kıvılcımı uyandırmaya yöneltir.
    Uyanan bu öz potansiyel gittikçe büyüyen ve güçlenen bir ateş ile iç alemleri aydınlatır.
    Erk-dişil çift yönlü enerjetik doğamızın gözlemlenmesi bilinç ve bilinçaltı kayıtların açığa çıkması için ışığı ile rehberlik eder.
    Atölye boyunca kullanılan güçlü teknik ve yöntemler ile varlığımızdaki  sistem hasarları, cinsel enerji hakkındaki tahribatlar, sinir sisteminin dengesizlikleri, algı bozuklukları ile zihinsel sapmalar onarılır, fark yaratacak iyileşmeleri açığa çıkarır.
    Tekrar kurulan iç uyum ve ahenk ile açığa çıkan kutsama bizi doyum, haz ve bütünlük haline taşıyarak gerçek potansiyelimize, süper bilince, aydınlanmaya doğru evriltir.

Acıdan Kurtuluş: Özgürlük Rehberi

  • Budizm, Hindistan’da ortaya çıkmış bir felsefedir. Budist metinlerde uyanmış kişi farkında olan anlamına gelen Buddha kelimesinden türetilmiş bir isimdir ve Budizm’in kurucusu Siddharta Gautama Buddha’dır.
    Buddha, Samsara’dan yani bizi sarmalayan dünya, doğum, yaşam, ölüm çemberinden ki bu döngü acı ve ıstırapla doludur; özgürleşmeye yani aydınlanmaya Nirvana demiştir.
    Buddha dünya yaşamını acı olarak yorumlar, canlıların acı çektiklerini tespit eder ve tüm çabasını bu acıdan kurtulmaya yoğunlaştırır. Gerçek, temel, özgün doğamızı anlamak için bir yoldur. Acı çekmek hepimiz için sayısız şekilde açığa çıkar. Stres, korku, tansiyon, endişe, depresyon, hayal kırıklığı, terk edilme, yabancılaşma, kızgınlık, terör, kıskançlık, utanç olarak hayatımızın içindedir. Çok güzel bir hayatımız olsa bile sağlıklı bedenimiz ve genlerimiz, güçlü bir alt yapımız olsa dahi eninde sonunda ölümle tanışacağız. Bu kaçınılmaz bir gerçektir. Hayatın içinde var olan zorlukları, yumuşakça kabul etmeyi öğrenmek, bu koşullara karşı kaybetme eğilimimizi azaltır. Bu bizi bir şeylere körü körüne bağlanmadan daha dürüst ve gerçek bir bağa taşır.
    Buda’nın yüreği hepimizin içindedir. Dikkatli olduğumuzda Buda oradadır. Dikkatli nefes, dikkatli yürüme, her şeyi dikkatli yapma aracılığı ile sağlıklı tohumlara iyi bakarız ve içimizdeki Buda ile temas ederiz. 

    Buda öğretisi ile tanışıp, uygulamalara başladığımız zaman kendimiz ile birlikte acımızı ve alışkanlık enerjilerimizi de iyileştiririz; iyileştirdiğimiz sadece bizim alışkanlıklarımız değil, tüm atalarımızın da alışkanlık enerjileridir. Dikkatli yaşama uygulamaları ile yeni alışkanlıklar öğrenilir. İçimizdeki dikkat ile dönüşmeye başlarız. Derinlemesine bakmak ve derinlemesine temas etme aracılığı ile beden, duygular ve zihin durumlarımızda olan geleneksel özdeşleşmelerimiz gevşer ve bu değişken, geçici olanların tanımlayabileceklerinden daha büyük bir şeyin parçası olduğumuz hissine açılırız.

    İşte bu uyanmış ve farkında olan kişi, içimizdeki Buda’ya temastır.

Makalelerimiz

Nasıl Desteklenmek İstersiniz?

Nasıl Desteklenmek İstersiniz?

Yolculuğunuzda, ruhsal yeterliliğinizin tescillenmesine, başka gözler aracılığı ile kendinize şahitlik etmenize ramak kala, üst üste sorunların ve hatta hastalıkların ortaya &ccedi .. Devamı

Ruh, Beden ve Zihin: İnsanın Bütünsel Varoluşu

Ruh, Beden ve Zihin: İnsanın Bütünsel Varoluşu

İnsan varlığı, ruh, beden ve zihin arasındaki karmaşık etkileşimlerle birlikte şekillenir. Ruh, beden ve zihin üçlüsü, insanın bütüncül doğasını anlamamıza yardımcı olan temel unsurlardır. Bu unsurlar arasındaki denge .. Devamı

Meditasyon: Zihni Dinginleştirmek ve Stresi Azaltmak İçin Etkili Bir Yöntem

Meditasyon: Zihni Dinginleştirmek ve Stresi Azaltmak İçin Etkili Bir Yöntem

Meditasyon, binlerce yıldır uygulanan ve günümüzde popülerlik kazanan bir zihin ve beden pratiğidir. Derin köklere sahip olan meditasyon, birçok kültür ve inanç sisteminde farklı şekillerde yer almıştır. Meditasyon, z .. Devamı

İçsel Kaynaklarımızı Keşfetmek

İçsel Kaynaklarımızı Keşfetmek

İnsan yeryüzünün tüm kaynaklarının toplamından daha fazlasına sahiptir. İnsan, varoluşu itibari ile başlı başına bir öz sermayedir.

O sahip oldu .. Devamı

Kabakum Mahallesi, İslamlar Köyü, Lavanta Sokak, No:17 Dikili / İzmir