Öğreti

SATH Bilinç Okulu Öz'e Erim Öğretisi her insanın varoluşsal hakkı ve potansiyeli olan “Ruhsal Zeka”yı geliştirir. Ruhsal zeka, en temel ve anlaşılır tanımıyla bir çeşit psikolojik iyi oluştur. İyi oluş hâli, bir insan için; hayata bağlılık, duygusal denge, sağlıklı ilişkiler, öz kabul, güçlü irade, manevi olgunluk, doyum ve başarı demektir. Ruhsal zeka, her insanın psikolojik iyi olma hâlini destekleyen, ruh, zihin ve beden arasındaki denge ve ahengi sağlayan, yaşam amacını ve bu amaca bağlı yeteneklerini hayata geçirebilmesi için gerekli kaynakları açığa çıkaran bir zeka türüdür.

— SATH Bilinç Okulu

Öze Erim Öğretisi

Öz'e Erim; insan olarak kendini tanımak, anlamak, dönüştürmek, mizacıyla uyumlu yaşam sanatını edinmek, gerçek benliğini kazanmak üzere nereden başlayıp nasıl devam edeceğini bilmek isteyenler için geliştirilmiş özel formüllü bir eğitim programıdır.

Modern dünyanın, maddi ve manevi değerleri zedeleyen gelişmelere yol açması, insanları yeni arayışlar için harekete geçirmiştir. Bu arayışlar, temelde insanın ruhu ile yeniden bağ kurma ve onunla temasa geçme ihtiyacının bir sonucudur.

Son yıllarda manevi arayış ve sorulara yanıt bulmak üzere teoloji, felsefe, psikoloji ve kadim ruhsal öğretilere karşı yoğun bir ilgi oluşmuştur. Bununla birlikte yeni çağ insanının zihin yapısına uygun modern yol ve yöntemleri benimseyen modeller ortaya çıkmıştır. Bilim ve teknolojinin gelişmesiyle bilgiye ulaşmadaki kolaylık ve basitlik bu noktada bir dezavantaja dönüşmüş; büyüyen ihtiyaca cevap verme konusunda öğreticilerde aranan yetkinlik niteliklerinin yetersiz kalması, gereksiz bilgi yükü ve kirliliğine yol açmıştır.

Bir birey olma yolunda insan gelişiminin elzem ve temel bir gereklilik olduğunu bilen SATH Bilinç Okulu, Öz’e Erim Öğretisi ile insanın bu alandaki ihtiyacına eksiksiz ve tam olarak yanıt verir. Ondaki ruhsal zekayı uyandırarak varoluşsal bütünlüğünü sağlar; oluşturduğu hedef odaklı, etkin zamanlı yol haritası ile kişiye doğru istikameti verir.

Öz'e Erim

Bilgelik

Bilgelik kitaplardan öğrenilen bir bilgi değildir, o insanın en temel iki özelliği olan akıl ve kalp (sağduyu) bütünlüğüdür.

Bilgelik, tarafsız gözlem, deneyimsel öz-bilgi yoluyla elde edilen sezgisel bir anlayıştır. Gerçekliğe, şeylerin doğasına dair içgörüdür.

İnsan zihni şartlanmışlıklarla doludur, bu sebeple sürekli bir çelişki ve çatışma içindedir. Bu çatışmalardan doğan ızdırap yalnızca bilgelikle aşılır, algıyı bulanıklaştıran kafa karışıklığı ancak bilgelik sayesinde çözülür.

Bilgelik kazanmak kolay değildir çünkü eğitimsiz zihnin doğal eğilimi acıya dönüktür, zihnin doğasını anlamak acıyla yüzleşmekten geçer. Bir insanın yaşam yoluna ait sorumlu olduğu derslerin öğrenilmesi neticesinde “bilgelik” gelir.

Bilinçli bir görüş rastgele bilgiyi dönüştürür, varoluşun iç içe geçmiş yasalarının işleyiş şekilleri görülür ve bu sayede bilgi dönüşür. Kendimizi anlama ve hayatlarımızı yaşama şeklimiz değişmeye başlar.

Farkındalık

Farkındalık, zihnin gözlemleme gücüdür.
Çevremizde gelişen olayları bilme, algılama ve duyumsama becerisidir. Deneyimsel birikimler, zorlayıcı düşünce ve duyguların yarattığı baskı sebebiyle zihin geçmiş ve gelecek olmak üzere zamanda sürüklenir. Farkındalık yolu ile zihin, onu zamanda sürükleyen sebepleri tanımaya ve anlamaya başlar, söz öncesi bilme anlarını uzatır ve şimdiki deneyimin bilincinde olur. O dünyayı anlama biçimimizi değiştiren bir tür derin biliştir.

Farkındalık etrafımızdaki olanlara ve günlük olaylara, geçmişte edindiğimiz deneyimlerimiz, düşünce ve inançlarımızın yaşantımızı bulanıklaştırmadan bakabilme yetisidir.

Farkındalık; konsantrasyon, mânâ ve takva dengelendiğinde, birlikte geleneksel gerçekliğin ötesine geçer ve bilgelik kendiliğinden ortaya çıkar.

Konsantrasyon

Zihnin sahip olduğu büyük potansiyel gücü koruması için konsantrasyon gereklidir. Zihin her yerdedir ve enerjisi rastgele düşünceler, duygular, korkular ve arzularla binlerce farklı yöne dağılır, sebepler dünyasında kolayca çarçur edilir. Konsantrasyon yaşamımızda daha doğal ve tutarlı hale geldikçe, dağınık olan bu enerjiler bir araya gelerek tek bir nokta etrafında toplanır ve zihin, tıpkı bir mercek gibi odaklanır.

Paralel ışık ışınları bir kağıt parçasının üzerine düşerse, kağıdı ısıtmaktan başka bir işe yaramazlar. Ancak aynı miktarda ışık bir merceğe odaklanırsa kağıt alev alır. Aynı şekilde konsantrasyon da zihnin enerjisini odaklar ve ona yüzeydeki görünümü kesme gücü verir. Konsantrasyon derinleştikçe zihin sakinleşir ve merkezlenir. Daha az reaktiftir. Daha büyük bir duygusal dengeye ulaşır. Daha kolay bir şekilde akışa dahil olur ve konsantrasyon sayesinde zihin acıya yer veren her durumun insanı kırmadan ya da onları harekete geçirmeye ihtiyaç duymadan gelip geçmesine izin veren bir doğal alışkanlığa ulaşır.

Mânâ

Duyularımız veya aklımızla algıladığımız şeyleri o şey yapan özellik ve ilkelerini birtakım belirtiler, işaret ve sembollerle gösteren güçtür. Olayların ve sebeplerin içyüzünü anlamak, biçim ve şekillerin ihtiva ettiği gizli anlamları okuyabilme yetisidir.

Bilginin içsel (derin-gizli) ve dışsal (genel-yüzeysel) olmak üzere iki yönü vardır. Genel bilgiler anlaşılır olması bakımından herkese açıktır ve kolay algılanabilir özelliktedir, derin bilgiler ise gizli gerçeklikleri bakımından ancak onu anlayabilecek yetenek ve bilgide olanlar tarafından anlaşılabilir.

Yaşamın felsefesi ve çok boyutlu doğası sebebiyle hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını kabul etmek zorundayız. Yaşamın zengin imge kaynaklarından haberdar olmak, çevremizde ve dünyamızda olup biten her şeyin barındırdığı anlam için daha derin gerçeklere gözümüzü açmakla ilgilenmeliyiz çünkü kendimizi gerçekleştirmenin en önemli yasalarından biri de bu mana yasasıdır.  Mana üzere kendimizi eğitmenin en basit ve ilk adımı algımızı genişleterek, duyularımızı eğitmek ve daha derin düşünmektir.

Takva

Kelime anlamı olarak takva kuvvetli bir himayeye girmek, korunmak, sakınmak, kendini muhafaza altına almak” demektir. Konsantrasyon ve farkındalıkla yeni olasılıklara açılan zihin yaşam yoluna en uygun ve temiz seçimlerle ilerleyebilmek için bir iç koruma yolu olan takvayı uyandırmaya ihtiyaç duyar. Bedeninin sağlıklı beslenme seçimleri yapması için diğer sağlıksız seçimlerin tanımlanması ve o seçimlerin geride bırakılması gerekir. Ruhsal olarak da takva hedefimiz olan Bilgeliğe ulaşmak bu seçiciliği zaruri kılar.

Takva daha anlaşılır bir ifade ile telafi etme hızına ve anlayışına sahip olmak fakat daha da önemlisi telafiye gerek kalmayacak şekilde davranışlar ortaya koyma ahlakıyla donatılmış olmaktır. Farkında olmadığımız seçimlerimizin çoğu zaman öngöremediğimiz sonuçları olur ve bazı önemsiz görünen seçimlerin dahi zaman zaman ağır sonuçlarını yaşayabiliriz. Takva bilinçli olarak arkamızda olumsuz bir iz bırakmayacak ve bir bedel ödememizi gerektirmeyecek seçimlere taşınma durumudur. Bu seçkin bir bilinç durumunda olma halidir ve bu duruma erişmiş olmak seçkin ve kaliteli seçimleri beraberinde getirir. Seçkin bilinç durumuna taşınmış olmayı sağlayan, rastgele ve toksik seçimlerin olduğu bir evrene karşı kişinin kendini sakınma ve koruma altına alarak öz varlığına zarar veren her durumdan uzak durmasıdır.

İnanç

İnanç, kendini gerçekleştirme yolculuğu için kritik öneme sahiptir, çünkü değer verdiğimiz bir nihai hedefimiz yoksa veya kendi gücümüze ve bunu başarma yeteneğimize olan inancımız zayıfsa yaşam yolumuzda ilerlememiz mümkün değildir. İnanç derinleştirir ve bize eski sınırlarımızın ötesine geçme cesareti verir. İnanç sayesinde dağılan şüphe bulutları daha berrak bir görüş sunar, hissettiklerimizi daha fazla hissetmek için kendimize izin vermeye başlarız. Bilgelik gerçeğine ve ruhsal aydınlanma vizyonuna olan inanç ne kadar güçlü olursa doğası gereği, bizim onu gerçekleştirebileceğimize olan inancımız da o kadar güçlü olur.

İnanmanın ve inancı derinleştirmenin tüm hareketi içe doğrudur; kendimize giderek daha fazla güvenmeye, kendi akıl ve kalp birliği içindeki anlayışa ve sevgiye giderek daha fazla çekilmeye başlarız. İnancın bilinç üzerinde olan etkisi çok büyüktür, zihne berraklık ve enerji verir. İnanç sahip olduğumuz bir manevi güçtür, bilinenden bilinmeyene doğru ilerlememizi sağlayan, bizi korkulardan uzaklaştıran ve güvene taşıyan inançtır.

Ciddiyet

Ciddiyet;  kararlılık, bilgi, kesinlik, yoğunluk, önemlilik, disiplin, gereklilik gibi bir dizi kavramın toplamı olup bir kişiyle değil doğrudan durumla ilgilidir ve bu durumlar evrenin düzen, yasa ve işleyişininin temel gerekiliğidir. 
İnsan zihni, varlığın açığa çıktığı sahada, dışarıya doğru yönelme ve ağırlıkta kendi dışındaki dünya ile ilişki kurup, meşgul olma eğilimindedir. Yaşam becerilerinin en iyi şekilde kazanılması, özün varoluşsal anlamının gerçekleştirilmesi için zihnin kendi merkezine getirilmesi gereklidir. 
Bu türde bir zihin eğitimi için ciddiyet çok önemlidir çünkü ciddiyet, zihne kesinlik ve netlik kazandırma yolu ile bir yön tayin etme meselesidir. Hayatın içinde kısa, orta ya da uzun vadeli tüm hedeflere ulaşarak başarı sağlamanın  temel basamağı hedef alanında bulunan amacı ciddiye almaktır. Ciddiyetin kazandırdığı en önemli yaşam becerisi kaos evreninin hareketliliği ve süreksizliği arasında anlamlı bir amaca hizmet etmek için bir yol edinmek ve bu yolda istikrar, kararlılık ve bağlılık göstermektir. Daha net bir ifade ile süreklilik gerektiren bir durumu kendine dava edinmektir. Ciddiyet soğukluk ve mesafe olarak algılansa da içinde otorite, saygınlık, itibar ve güven barındırır. Bilgelik doğruluktur ve doğru olan, anlamlı her şey ciddidir ve ciddiyete gereksinim duyar.

Gayret

Zihin başıboş dolaşmaya alışkındır, bir düşünceden diğerine, bir duygudan başka bir duyguya zıplamaya, kararsızlık içinde, kendini planlayarak bazen umutla, hayal kurarak, kaygılarla ve bazen de şikayetlerle sürekli yargılamaya alışkındır. Kendi sınırlılığı içinde sıkışmış olarak, kısıtlı algı düzeyinin dışında başka herhangi bir şeylerin bulunabileceğini bile bilmeden varlık sürdürmeye alışmıştır.

Yıllar boyunca çarpıtılmış ve bastırılmış algılarımızın yarattığı yıpranmışlıktan bir anda sıyrılıp çıkmak kolay değildir, zihnin alışkanlıklara bağlı olan çekimsel etkisinden kurtulmak için çok fazla enerji harcamak durumundayız. Hayatımızda bir hedefe bağlı herhangi bir konu dahil olmak üzere “gayret” olmadan ilerleyemeyiz. Özellikle de manevi amaç ve uygulamalarda efor olmadan hiçbir şey gerçekleşmez.

Gayret bir şey elde etmeye çalışmak değildir çünkü elde edilecek hiçbir şey yoktur. Gayret basitçe ilgidir. Bu, yakından ilgilenme, zihin her savrulduğunda geri gelmeye devam etmek üzere gösterilen efordur. Zihinsel enerjimiz binlerce farklı yöne dağılsada her seferinde amaca yönelen ilgi bizi efora davet eder ve bu efor dağılmış olan potansiyel enerjiyi odağımıza geri getirir. Yakın ilgi kalbi açar, gerçek ilginin olduğu yerde yargılama ortadan kalkar, bu sayede mücadele kaybolur. Gayret’in dostane niteliği açığa çıkar, çatışmalar kaybolur, mücadele her durumda koşulsuz bir kabule dönüşür.

Ruhsal Zeka

Ruhsal Zeka ( SQ), zekanın bir türü olan IQ ile EQ arasındaki manevi paralellikleri belirtmek için filozoflar, psikologlar ve gelişim teorisyenleri tarafından kullanılmış bir tanımdır ve dindarlıkla bir ilgisi bulunmamaktadır.

Günümüzde Ruhsal Zeka ile ilgili yapılan araştırmalar bu zeka türünün nörolojik ve biyolojik bir temeli olduğunu göstermiştir, bu araştırmaların hepsi SQ’nun bir zeka olarak geçerliliğini destekler.

En basit tanımı ile Ruhsal zeka, bilinmeyeni, görünmeyeni algılayabilmek, yaşamda görünenin ardında bir yaratılış amacı olduğunu sezebilmek ve yaşamının merkezine bu amacı gerçekleştirebilme isteğini ve gayretini koyabilmenin tanımıdır.

İnsanın kendisi ile içinde yaşadığı evren arasındaki ilişkiyi ve hayatın nihai anlamını sorgulayabilme becerisidir. Bu anlamda ruhsal zeka tüm diğer zeka türlerini kapsar.

SQ’nun gelişimini destekleyen tüm çalışmalar aslında bireylerin psikolojik iyilik hallerinin artmasını amaçlamıştır. Yaşamlarında anlamlı bir amaç edinmeleri ise ruhsal zekanın bir sonucu olarak görülmüştür. İnsanda potansiyel olarak bulunan yeni duyu ve yetenekleri ortaya çıkarabilmek ise yine ruhsal zekânın işlevlerindendir.

Ruhsal zeka, tüm zekaların merkezi ve en temelidir, çünkü diğerleri için rehberliğin kaynağı haline gelir.

Vicdani seviyeden başlayarak önce kendimize, sonra olaylara hâkimiyetimizi kazandıran, insanlığa en mükemmel şekilde hizmet gücünü ve olanağını sağlayan, insanı belirsizlik ve sınırlılıklardan özgür kılan, doğruluk yönünde her engeli aşabilen güçlü bir niteliğe sahiptir.

Gelişmiş ruhsal zeka bir insanda daha yüksek bilinç durumlarına girip çıkabilme, tüm fiziksel ve zihinsel deneyimlerden kişisel anlam ve amaç çıkarabilme, aşkın bir benliğin tanınması ve manevi hallerde ustalaşma gibi sonuçlara yol açar.